Kendi iç dünyamda yaşadığım duyguları, tecrübeleri ve hayalleri paylaşmak için yazmaya başladım ve bu yazım ikincisi olacak. İlk yazımdan farklı olarak klavyemde bulunan silme butonunu hiç kullanmayacağım. Günahıyla sevabıyla aklımda dolanan kelimeleri tek tek yakalayıp cümlelere dökeceğim.
Çocukluğumuzdan başlayarak bizi sürekli mükemmel olmaya zorlayan çevremiz el yazısı yazmayı, resim yapmayı, şarkı söylemeyi ve daha birçok ruhun yansımasına prangalar vurarak şekilci olmaya itti. Sürekli kendimizi beğenmeyerek bir işe gereğinden fazla zaman ve emek ayırmak zorunda bırakıldık. En kötüsü ise bunun böyle olması gerektiğine o kadar çok inandık ki bizde çocuklarımıza, çalışanlarımıza ve hayata aynı şekilde baskı kurmaya başladık.
Meslek hayatım boyunca ürettiğim veya üretimine yön verdiğim hiçbir proje mükemmel değildi. Mutlaka eleştirilecek ve daha iyi yapılacak yönleri vardı. Daha hızlı çalışan modüller, daha kullanıcı dostu tasarımlar, daha zekice kurgulanmış veritabanları ve dahalar dahalar. Gölgeyi yakalamaya çalışmaktansa onun senin arkandan gelmesi için tek yapman gereken yönünü değiştirmen. Yazımı yazmak için tek yapmam gereken silme butonuna sırtımı dönmekti. Hata yapsam dahi yazıyı okuyun sen beni anlayacak ve hiçbir kusurumu görmeyecektin. Seninle bu kadar içten ve samimi bir iletişim kurmuş iken neden yazdıklarıma sınırlar çizeyim?
Hizmet verdiğiniz firmalara, birlikte çalıştığınız arkadaşlarınıza ve en önemlisi kendinize mükemmel olmak zorunda olmadığınızı açıklayın. Hayatı yaşayarak gelişeceğinize ve geliştireceğinize inanın. O zaman yaşayacağınız özgürlük sizi bambaşka diyarlara götürecektir.